Eskişehir ihracatı hakkında yazı serilerine vakit buldukça yazmaya özen gösteriyorum. Pandemi koşullarında 2020 yılını da bitirdik. Eskişehir ihracatının covid-19’lu yazımda belliritğim gibi şehrin çeşitli sektörlerde Ar-GE destekli öncelikli ihracata yönlenmemiz gerekiyor. Yapması kolay süreçler değil; geçmişten gelen ve geçmişte kaçmış bir çok fırsat var. Şehirin tüm damarlarının bir araya gelip planlı ve organize hareket etmediğ sürece Eskişehir’in ekonomisinin 10 yıl sonra ne durumda olacağının resminin çizilmesi zor değil.
İçindekiler (Table of Contents)
Eskişehir İhracatı: Katma Değerli İthalata Bağlı Az Sektörlü
2020 yıl sonu ve 2013-2020 son 7 yılı baz alarak Eskişehir’in ihracat rakamlarını incelediğimizde Türkiye’nin genelinin tersine ihracatın ithalatı karşılama oranı her zaman yüzde yüzün üzerindedir. Kısaca Eskişehir yurtdışından satın aldığından daha fazlasını yurtdışına satabiliyor. Kuş bakışı bakıldığında her şey yolunda görünüyor. Fakat yakından detaylı bakıldığında ve diğer faktörleri dahil edince kolayca ihracat dengenin değişebileceği görüntüsü beliriyor.
Aşağıda ki tablo ve grafikte göreceğiniz üzere; Eskişehir’in 2018 – 2019 yıllarında döviz kurlarında ki ani artışlara bağlı olarak ihracatı ithalata göre neredeyse iki kat iyi gelişmiş durumdaydı. Türkçesi maliyet ve işçilik katıldığında kurun etkisiyle özellikle AB ülkeleri bu durumu çok iyi değerlendirdi. 2020 yılında yaşanan malum salgının etkisiyle hedef pazarlarda ki sanayi faaliyetlerinin dönemsel durmasıyla ihracat azaldı, ihracata bağlı ham madde, mamul ve yarı mamul girdileri azalınca da ithalata azaldı. Her ikisi de azaldı ama ithalat yarı yarıya azaldı, burada geleceğe dair alınması gereken ciddi uyarı sinyali var.
Geçtiğimiz yıl tüm Dünya için istinai bir yıldı. Eskişehir’in ihracatı Eskişehir ihracatının covid-19’lu günleri yazımda belirtiğim gibi Savunma ve Havacılık Sanayi’sinin sivi havacılık uçuşlarının durması ve malum F-35 projesinde ki gelişmelere bağlı olarak neredeyse %40 daralmasına bağlı olarak düşmüştür. Makina ve Havacılık sektörlerinde ki katma değere bağlı olarak karlı ama çok sınırlı bir alanda duruyoruz.
Ticarette Yaşam Gibidir “Öncelik Güçlü ve Farklı” Olandan Yanadır
Uluslararası ticaret söz konusu olduğunda isterseniz ihracatçı olun isterseniz ithalatçı olun her zaman kendi çıkarlarını gözetir ve güçlü olan tarafın kuralları daha ağır basar. Bu güçlü olmak ilaki parasal olmak zorunda değildir, farklı açılardan alternatifsiz bir ürününüz varsa karşı alıcı global olsada sizin koşullarını kabul edebilir.
Makale okumayı seven biriyimdir; Burcu Oktay’ın 2019 yılında yapmış olduğu “Dış ticarette ödeme Şekilleri ve Eskişehir Organize Sanayi Bölgesi’nde Dış Ticaret Faaliyetinde Bulunan Firmaların Ödeme Tercihleri” çalışmasında benzer konular üzerinde duruyor.
- Belirli ürünlerde yoğunlaşma, Aşağıda ki tabloda detaylandırıldığı üzere Eskişehir imalat sanayisinin Uçak Motoru, Boraks (Bor Madeni) ve Buzdolabı sektörlerinde ki Pazar hakimiyeti %100’e yakındır.
Arçelik harici Hoover, Renta, Vestel gibi firmaların Eskişehir’e olan tedarik zinciri ağının kuvvetli olmasından dolayı ilgilileri bilinen konudur. Yan sanayi olarak tanılandırabileceğiz tedarikçi zincirini firmalarının işlerini kuvvetlendirecektir. Fakat madalyonun öteki yüzü iç pazara yönelik kapasite kayışı olduktan sonra ihracata ki düşüşün devam etmesi riskini doğurmaktadır. Aynı zamanda pandemi benzeri üretimi ve tedarik zincirini durduran gelişme yaşandığında tek ipe bağlı olmak şehir ekonomi açısından ne kadar sağlıklı düşünmek gerekir.
- Ödeme şekilleri, Eskişehir özelinde bir durum değil Türkiye’nin ihracatta ki ödeme şekilleri hacim büyüklüğüne göre sıralandığında ilk dört ödeme şekili aşağıda gibidir.
– Mal Mukabili, yani açık hesap çalışma, sözleşmesi yoksa ve sigortalı değilse en riskli yöntem.
– Peşin Ödeme, keşke herkes böyle çalışsa ama gelişmiş ülkelerde peşin çalışmak zordur.
– Akreditif, garanti bir yöntem görünse de detaylarına hakim olunmazsa rezerv yani açık yenmesi kaçınılmaz ve maliyetli olabilir.
– Vesaik Mukabili, gelişmiş ülkelerde işe yarabilir ama Körfez Ülkelerinde kendi iç sebeplerden güvenli olmayabilir ve eskide kalmış bir yöntem.
Başlıkta belirtiğim üzere ticarette yaşam gibi öncelik güçlü olan kuralları koyar. Güçlü olmak zamanla ve istikralı şekilde gelişen / büyüyenlerin olgusudur. Güçlü olamadığınız yerlerde mutlaka kendinizi garantiye almanız gerekiyor. Ticarette ödeme garantisiyse ödeme peşin gelmiyorsa mal mukabili çalışma durumlarında sözleşme yapmak ve alacağı sigortalamak önemlidir. Pandemi gibi ekstrem koşullarda alıcınızla 20 yıldır çalışıyor olsanız bile her türlü senaryoya hazır olmalıdır.
Eskişehir’de KOBİ İhracatı Büyümeli
Klasik tabidir, KOBİ’ler Ekonomi için önemlidir, ama KOBİ’leri sadece tedarikçi olarak görürsek, ihracatta topyekûn büyüme beklemek hayalden öteye geçemez. Sadece Eskişehir ya da Türkiye için değil Dünyanın her yerinde KOBİ’lerin rekabetçi olmalıdır. Geçmişmizd e toplam olarak KOBİ kültürü farklı şekilde aslında vardı. İlber Ortaylı’nın “Geleneksel Toplumda Küçük Üretim” kitabında ve Hayrettin Yücel’in “Hayrettin Yücel, Uluslar arası pazarlara Açılmada KOBİ’lerin Rolü” isimli tezinde belirtiği üzere Osmanlı’da ahilik, örgütlenme ve ihtisaslaşma tarihteki bir çok Avrupa ve Ortadoğu toplumlarına göre daha gelişmişti. Belirli iş kollarının birleşmesine lonca denilmekteydi ve günümüzdeki kooperatifleşmeye yakın mantıkla çalışırdı. Yani hem fırsatlar yaratır hem de iş öğretirdi.
Aşağıda ki tablonun güncel verili bir çalışmasını bulamadım ama aşağı yukarı benzer sonuçlar devam etmektedir. Tabloyu incelediğimizde KOBİ’lerin adetleri, istihdam oranları, üretimleri bakımından Dünya oranlarına yakın olduğunu görüyoruz. İş nitelikli faaliyet yani yatırım ve ihracata gelince gelişmiş ülkelerin oldukça gerisinde kaldığını görmekteyiz. Maalesef kervan hep yolda..
Tren Kaçmasın, Eskişehir İhracatı İçerde Rekabet Etmeyi Bırakmalı
1980’lerden açık ekonomi uygulandığından beri Eskişehir kendi içerisinde rekabet etmekteden dış dünyada neler olduğunu kaçırdığı zamanlar maalesef oldu. Sadece iş ya da siyaset olarak değil, Eskişehirspor’dan şehir ulaşımına her alanda örnekler var. Bunun değişmesi için yapılması gerekenler çok ama en başta siyasetten bağımsız kurumların bir arada çalışması gerekiyor.
Eskişehir rekabeti içerde tutuğu sürece, şehrin güçlü kasları olarak görünen havacılık, eğitim, vb. alanlar diğer şehirler tarafından hızlıca öğrenilmektedir. 10 yıl sonra “ahh” “vah” dememek için şehrin tüm dinamiklerinin bir arada çalışması gerekecektir. Küçük denizin büyük balığı olmak bir tercihti ama küçük denizde gün gelir su azalırsa en büyük balık olmak işe yaramayacaktır.
- Ar-ge ve KOBİ Yatırımları: Talaşlı imalattan daha öteye, yani Ar-ge gelişimleri, ar-ge merkezleri yatırımları ve bu yatırımları KOBİ’lerle birlikte “know-how” bilincinde yapılmalıdır. Burada sorumluluk sadece odalara değildir, üniversite iş birlikleri yapmak adına gerçekten verimli olmasını sağlamak gerekir. Şehrin potansiyelinin kullanımının artırılmasında bence daha çok yol alabilir.
- Personel Kalitesi ve Rekabetçi Olmak: İyi personelle yatırım yapmanın maliyet olarak görülmemesi gerekiyor. Ne kadar ekmek o kadar köfte.. Eskişehir’in şehir kültürü olarak beyin göçü çekmesinde yana eksiği çok az, ama günün sonunda iyi maaş çalışanı bırakır. Rekabetçi olmak; yatırımları – teşvikleri takip etmek, alacakları sigortalamak, mevzuat takip etmek vb. alanların hepsi özel uzmanlık alanlarıdır ve kendini geliştirmiş personellerle rekabetçi olunabilir.
- Altyapı Yatırımları: Eskişehir’de ikamet eden her insanın bildiği / yaşadığı “Çevre Yolu”, “Limana Tren Ulaşımı”, “OSB’ye Metro ya da Banliyö”, “Hasan Polatkan Havalimanın Aktif Olması”, “Lojistik Merkezleri” vb. alt yapı yatırımlarının tamamlanması.
One thought on “Eskişehir İhracatı Gelişimi: Rekabetçi Olmak”